Güncel

 

 

Devlet Denetleme Kurulu Manevî Bakımın Önemini Fark Etti

Ekim 2009

Devlet Denetleme Kurulu`nun "T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Faaliyetlerinin Denetimi ile Özürlü Bireyler, Yakınları ve Toplumun Bütün Kesimlerinde Özürlülük Konusunda Toplumsal Bilinç ve Duyarlılık Oluşturulması Amacıyla Yapılan Çalışmaların Değerlendirilmesi ve Bu Tür Çalışmaların Düzenli ve Verimli Şekilde Yürütülmesi ve Geliştirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler" başlıklı 236 sayfalık raporu yayımlandı. Raporun `Manevi Bakım` bölümünde şöyle denildi:

“Gelişmiş ülkelerde, manevi bakım (spiritual care), bakım hizmetlerinin bir parçası olarak kabul edilmekte ve uygulanmaktadır. Ülkemizde ise, bazı endişeler nedeniyle, manevi bakım uygulanmamaktadır. 19-23 Kasım 2007 tarihleri arasında düzenlenen `bakım` konulu özürlüler şûrasında manevi bakım gündeme getirilmiş ve bazı uzmanlar tarafından önerilmiş olmasına karşın, kabul edilmemiştir. Bazı çekinceler haklı olmakla birlikte, manevi bakımın olmamasının bir eksiklik olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle, manevi bakımın bir model olarak uygulanabilmesi konusunda çalışmalar yapılması ve ülkemiz şartlarında uygulanabilirliğinin değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.”

Prof. Dr. Ali Seyyar, DDK’nın yayınladığı bu olumlu rapora destek vermek maksadıyla 28.09.2009 tarihinde 2003 yılından beri üyesi olduğu Özürlüler Yüksek Kurulu’ndan istifa etmişti. Ali Seyyar, özellikle DDK’nın önemli bulduğu manevî bakım çalışmalarına hükümet organlarınca yeterince destek göremediğini mektubunda ifade etmişti. Başbakana iletilen istifa mektubunu aynen yayınlıyoruz:

“Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’nun 27 Ağustos 2009 tarihli ''T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Faaliyetlerinin Denetimi” ekseninde hazırladığı rapora hem destek, hem de bununla ilgili bazı ilave şahsî bilgiler vermek suretiyle, 30.10.2003 tarihinden beri özürlülerle ilgili konularda temayüz etmiş bir üniversite öğretim üyesi sıfatıyla sizlerin oluru ile üyesi olduğum Özürlüler Yüksek Kurulu’ndan aşağıda sıraladığım gerekçelerden dolayı istifa etme gereği duyuyorum:

1.) Henüz tasarı halinde iken Özürlüler Kanunu’na sosyal politika boyutu kazandırabilmek maksadıyla Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİDA)’nın Başkan Vekili Dr. Mehmet Aysoy’un talebi üzerine 30.10.2003 tarihinde hem Özürlüler Yüksek Kurulu üyeliğine, hem de ÖZİDA Kurum Danışmanlığına getirildim. Danışmanlığım döneminde 2005 tarihinde kabul edilen Özürlüler Kanunu’nda özellikle bakıma muhtaç özürlüler için bakım ödeneği de içeren sosyal bakım güvence modelinin ilk adımını atabildik. Uzmanlık alanım olan sosyal bakım güvence modelinin içeriğini zenginleştirmek ve daha geniş kitlelere ulaştırabilmek için, 19-23 Kasım 2007 tarihleri için planlanmış olan III. Özürlüler Şurası’nın ana konusunu “Bakım” olarak belirledik. Bu süreçte Başkan Vekili Dr. Mehmet Aysoy görevinden alındı. Bakım Şurasının etkin ve verimli olabilmesi için ÖZİDA’ya önerdiğim bakım alanında ehil bilim adamlarının hiçbirisinin Şura’ya davet edilmemiş olduğunu, bunun yerine konuya vakıf olmayan çok sayıda kişinin Şura’ya iştirak ettiğini müşahede ettim. Bu alana yıllarını vermiş bilim adamı kimliğime gösterilmiş olan bu saygısızlık aynı zamanda Şura’nın ciddî ve başarılı bir şekilde çalışmasını da engelleyen bir durum olmuştur.

2.) Bakım Şurasına katılanların önemli bir kesiminin bakım(a muhtaçlık) konusunun mahiyetini tam olarak idrak edemedikleri bizzat hazırladıkları raporlardan da kolaylıkla anlaşılmaktadır. Örneğin “Bakım Hizmet Türleri Komisyon Raporu”nda değil işgücüne sahip olmak, başkalarının fizikî (maddî-manevî) desteği olmaksızın hayatta kalabilmeleri dahî imkânsız olan bakıma muhtaç özürlülere dönük olarak “İşyerinde Bakım” başlığı altında çalışabilir durumda olan özürlüler için konuyla tamamen ilgisiz bazı tuhaf önerilerde bulunulmuştur. Genel Kurul Görüşmelerinde bu gibi hataların bertaraf edilmesi gerektiğini söylediğim halde ÖZİDA tarafınca basılan “Komisyon Raporları ve Genel Kurul Görüşmeleri” kitabında da bu hatalar aynen yer almaktadır. (Bkz. T.C. Başbakanlık; Özürlüler İdaresi Başkanlığı; III. Özürlüler Şurası; Bakım Hizmetleri; Komisyon Raporları ve Genel Kurul Görüşmeleri; Yayın No 45; 2007; s. 51).

3.) Üyesi olmadığım halde Şura’nın “Bakım Hizmet Türleri Komisyonu”na katılıp bakım hizmet türleri kapsamında tıbbî ve sosyal bakımla birlikte bütüncül bakım konsepti çerçevesinde bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan MANEVÎ BAKIM yaklaşımlarının önemine dair bir konuşma yaptığım halde özellikle pozitivist bilim adamlarının ideolojik tepkisi ve müdahalesi ile kurul üyelerinin ekseriyeti bir bakım türü olan Manevî Bakım’ın rapora eklenmesine destek vermemiştir. DDK’nın 2009 tarihli raporunda manevî bakımın bir model olarak uygulanabilmesi konusunda çalışmaların yapılması yönündeki önerisi, Manevî Bakım’ın gerekliliğine dair sadece bizi haklı çıkarmamakta, aynı zamanda Şura hazırlıklarının ve çalışmalarının liyakat ve ehliyetten uzak olarak yapılması sonucunda ortaya çıkan zaman kaybını ve bakım hizmet türleri açısından dünya ülkeleri arasındaki geri kalmışlığımızı da ortaya sermektedir.

4.) Şura’da başkanlığını üstlenmiş olduğum Bakım Güvence Sistemleri Finansmanı Komisyonu’nun, Şura sonrası için, Türk sosyal güvenlik sisteminde Bakım Sigortasının oluşturulmasına yönelik olarak önerdiğimiz eylem plânlarına ait adımların şimdiye kadar hiçbirisi atılmamıştır. 2 yıl geçmesine rağmen Şura kararlarının hayata geçirilmemesi, hem Şura yapma amacına, hem de sürekli olarak geliştirilmesi gereken özürlüler politikalarının dinamik yapısına aykırıdır. Bu durum, DDK tarafından da teyit edilmektedir.

5.) ÖZİDA’nın 2005 tarihinde bir talebi üzerine millî ve manevî değerlerimize uygun bir biçimde hazırlamış olduğum “zihinsel özürlülerin cinsel eğitimi” ile ilgili bir çalışmamı, bir kitabıma aktardıktan sonra içeriği, Radikal ve Milliyet Gazeteleri tarafından 26.02.2008 tarihinde çarpıtılmıştır. Bu gelişmelerden haberdar olan ÖZİDA, kurumsal sorumluluk üstlenemediği için, çıkan yalan haberleri kendi imkânlarımla tekzip ettim (Bkz. Ek 1: DEVLETTEN 'MİLLİ SEKS' TAVSİYELERİ) (Not: Sitemizde bununla ilgili haber mevcuttur)

6.) III. Özürlüler Şurasından beri Bakım Türleri arasında kabul görmesi için mücadele ettiğim Manevî Bakım ile ilgili açılımlarımı baltalamak niyetiyle Cumhuriyet Gazetesi’nin; 08.08.2008 tarihinde “Sosyal Hizmetlerde Manevî Bakım” kitabımı Özürlüler Yüksek Kurulu üyeliğimi de zikrederek hem şahsımı, hem de hükümeti yıpratmaya yönelik yalan haber üretmesi karşısında ÖZİDA yine sessiz kalarak, hem Manevî Bakım açılımına destek verememiş, hem de beni mücadelemde yalnız bırakmıştır. Bu habere yine kendi imkânlarımla bir yerel gazete aracılığı ile cevap verdim. (EK 2: BAŞBAKANLIK ÖZÜRLÜLER YÜKSEK KURULU ÜYESİNDEN CİN TARİFLİ KİTAP TÜYLER ÜRPERTİYOR: ‘KREŞLERDE DİNÎ İÇERİKLİ MANEVÎ BAKIM YAPILSIN’).(Not: Sitemizde bununla ilgili haber mevcuttur)

7.) Hakkımda çıkan bu olumsuz haberlerden sonra ÖZİDA’daki kurum danışmanlığım resmî veya özel bir gerekçe ve(ya) açıklama yapılmaksızın uzatılmamıştır.

8.) Özürlüler Yüksek Kurulu’nun görevleri arasında “Başkanlıkça hazırlanan, hazırlatılan ve incelenen projelerin öncelik sırasını tesbit etmek ve uygulanacak projeleri karara bağlamak” denildiği halde katıldığım hiçbir kurulda bu anlamda bir proje masaya yatırılmadığı, Manevî Bakım ve Bakım Sigortası ile ilgili görüş ve önerilerimiz de dikkate alınmadığı için, kurul üyesi olarak etkin bir varlık gösteremediğime inanmaktayım. Ayrıca yukarıda izah ettiğim sebeplerden doğan kırgınlığımdan dolayı Özürlüler Yüksek Kurulu’nun son üç toplantısına da katılmadım.

9.) Dezavantajlı sosyal kesimler alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli kazanımı olan Özürlüler Kanunu’nun çıkmasından sonra sosyal güvenlik sistemimize Bakım Sigortası’nın ihdasına ve sosyal hizmetler alanında manevî bakım uygulamalarına yönelik olarak sürdürdüğüm çalışmalara devam edecek uygun dinamik iklimin giderek kaybolmasının derin hayal kırıklığı içersindeyim. Bu şartlar altında kurul üyeliğimin devam etmesinin artık bir anlamı olmadığını düşünüyorum.”

Prof. Dr. Ali Seyyar