Sosyal Gerontoloji

 

 

Sosyal Gerontoloji Nedir? Geriatri İle Ne Gibi Bağlantısı Vardır?

 

Kavramsal İçeriği

Sosyal Gerontoloji bilimi, gerontoloji bilimin bir alt disiplinidir. Dolayısıyla ilk önce gerontoloji bilimin tanınması gerekmektedir.

Gerontoloji, yaşlılık sürecini, yaşlanmanın sebeplerini ve şartlarını, yaşla ilgili davranış biçimlerini ve yaşlanma süreci çerçevesinde değişen tutum ve davranış kalıplarını araştıran bir bilim dalıdır. Fizyolojik olarak yaşlanmanın sosyo-ekonomik, biyolojik ve sosyolojik yönlerini ilmî metotlarla inceleyen bir disiplindir.

Sosyal psikoloji, biyoloji, sosyoloji, sosyal konut, yaşlılar politikası ve şehir plânlaması ile yakından ilgili olan gerontoloji, kişinin hayatına yıllar eklemekten dolayı, kişinin yaşlılık hâlinde de kaliteli bir hayat yaşamasını temin etmek isteyen bir bilim dalıdır. 1945 yılında Amerika’da ilk Gerontoloji Derneği kurulmuştur. 1960’lı yıllarda gerontoloji, Batı dünyasında görülen nüfus azalması ile birlikte toplumda artan yaşlanma oranının etkisiyle akademik bir disiplin olarak hızla gelişmiştir.

Tıp bilimin bir kolu olan geriatri bilimini gelince: “Geras” (“ihtiyarlık yaşı”) ve “iatros” (“fizikçi”) kelimelerinden türeyen geriatri terimi, yaşlılıkla ilgili olabilecek bütün psiko-sosyal konuları ve hastalıkları inceleyen bilim dalıdır. Yaşlılık hâlinde ortaya çıkan hastalıkların mâhiyeti ile ilgilenen, yaşlılıktan doğan hastalıkların koruyucu, tedavi edici, rehabilite edici ve sosyal yönleri ile ilgilenen tıp biliminin bir dalı.

Gerontoloji, daha çok yaşlanma süreciyle ilgilenirken, geriatri daha çok yaşlılarda görülen hastalıkların tedavisi üzerine çalışmalar yapmaktadır. Gerek sosyal gerontoloji, gerekse sosyal geriatri yaşlanma sürecinin ve yaşlı hastalıklarının sosyal boyutu üzerinde durmaktadır.

Sosyal gerontolojinin alanı ise daha geniştir. Nitekim bu bilim dalı, şöyle tanımlanmaktadır: “Bir ülkenin istihdam yapısı ve dokusu, çevre faktörleri, sosyal güvenlik sistemleri, sosyal hizmetleri, ölüm ve doğum tabloları, gelir, eğitim, beslenme, sağlık hizmetleri ve diğer sosyal faktörlerin, yaşlılar ile ilgili bilgilerin ışığı altında, yaşlıların yapılarına uygun olarak tanzim edilmesidir”.

 

Sosyal Gerontoloji Kapsamında Geliştirilen Hedefler Ve
Bununla İlgili Sosyal Politikalar Şunlardır:

1.) 65 yaşını doldurmuş kişilere, emekli hakkı verilmesi ile birlikte, bu yaşın üzerinde olanlara uygun gönüllü istihdam politikaları geliştirmek.

2.) Yaşlılarda görülen yalnızlık duygusunu ortadan kaldırabilmek için, yaşlılara yönelik psiko-sosyal aktivitelerin organize edilmesine devletin dolaylı ve dolaysız olarak katkıda bulunması.

3.) Yaşlı bazı kişilerde bakıma muhtaçlık durumu söz konusu olduğu için, bakım yurtlarının tesisine önem vermek ve uzman bakıcıların yetiştirilmesi için sosyal bakım eğitim programları oluşturmak.

4.) Yaşlıların ikamet sorununa çözüm getirmek maksadıyla sosyal nitelikli huzur evleri ve yaşlı bakım evleri tesis etmek.

5.) Hastane polikliniklerinde, yaşlılara yönelik yoğun bakım ve geriatri üniteleri açmak ve hastalıklara karşı erken teşhis ve tedavi hizmetleri sunmak.

6.) Koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmek.

7.) Toplumun yaşlanma ve bakım hizmetleri konusunda eğitilmesini sağlamak.

8.) Evde bakım, evlere yemek servisi, yaşlıları ziyaret programları tertiplemek.

9.) Yaşlılarda görülen ölüm korkusuna karşı manevî telkin hizmetleri sunan bir yapının oluşturulması.

 

Gerontoloji Bilimi, Yaşlılığa, Yaşlanma Türlerine ve Yaşlılık Hâllerine Nasıl Bakmaktadır?

Yaşlılık, insan hayatının son merhalesi ve kişinin ileri yaşlanma devresi olarak kabul edilir. Yaşlanma ise, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden, tabiî ve kaçınılmaz bir süreçtir. Dolayısıyla, fertlerin fizikî ve ruhî güçlerinin geri dönülmez bir şekilde kaybolması sürecidir. İnsan gelişimi, ortalama ilk yirmi yılında sürekli bir yükselme göstermekte, bundan sonra ise insan, bir durağanlaşma ve zaman içinde bir çöküş yaşamaktadır. Bu çöküşün fizikî, zihnî, hissî ve sosyal alanlarda en hızlı olarak yaşandığı dönem, yaşlılık dönemi olarak tanımlanabilir. Başlangıçtaki fizikî alandaki yetersizlikler, zaman içinde psikolojik alanda gerilemelere, dengesizliğe sebep olurken, fizikî ve psikolojik alandaki gerilemelerle birlikte sosyal alanda da gerilemeye sebep olmaktadır. Böylece yaşlılık, hayatın her alanında yaygın bir kayıp duygusunun yaşandığı, fertlerin bedenî, psikolojik ve sosyal yönden özerkliklerini yitirip, yeniden bağımlı duruma geçtikleri bir dönem olarak tanımlanabilir.


FOTO: Anadolu'da Yaşlı Kadınlar (Sakarya-Taraklı İlçesi; Akçapınar Köyü)

Yaşlanmanın değişik tezahürleri vardır. Dolayısıyla yaşlılığın, kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutu da vardır. Yaşlanmanın tasnifi de bu doğrultuda yapılmaktadır.

1.) Kronolojik Yaşlanma: Doğum yaşı ya da takvim yaşı olarak ifade edilebilir. Genellikle kronolojik olarak 65 yaş ve üstünde olan kişiler, yaşlı olarak kabul edilmektedir. Ancak bu tanımlama insanların bu devredeki genel sağlık, fizikî, ruhî, zihnî kapasiteleri ve meziyetleri gibi fonksiyonlarını tanımlamada yetersizdir.

2.) Biyolojik (Fizyolojik) Yaşlanma: Organlar düzeyinde fonksiyon azalması, dokularda yıpranma ve tahribatın artması. Dışarıdan görülen saçların ağarması, derinin buruşması biyolojik yaşlanmanın işaretlerindendir. Hücre sayısındaki azalma ve hücrelerin fonksiyonlarındaki değişimler organlardaki gerilemenin temel sebeplerindendir. Yaş ilerledikçe hareket ve motor becerileri alanında da zayıflama ve fonksiyon yitimi görülebilir. Yaşlı insanların kaslarında kuvvet azlığı, aktivite azalması ve yıkımlar meydana gelerek kasların inceldiği saptanmıştır. Kemiklerdeki kalsiyum eksikliği sebebiyle kırılma ihtimali artmaktadır. Ayrıca, biyolojik yaşlanma sonucunda yaşlıların çoğunda eklem romatizması ve kireçlenme meydana gelmektedir. İnsanın biyolojik yaşı, vücut yaşı olarak da ifade edilebilir. Kişinin sağlık durumu, sosyal çevre, yaşanılan zaman ve mekâna göre, yaşlı insanların biyolojik kayıpları da birbirinden farklı olur.

3.) Psikolojik Yaşlanma: Zekâ, hafıza ve duygu gibi alanlarda fonksiyon yitimi olarak ortaya çıkan, bunun yanı sıra geçmişe özlem, geleceğe dair güvensizlik duygusu, kimi zamanda önceden gerçekleştirilemeyen idealler ve başarısızlıklar için üzülme biçiminde ortaya çıkar. Bu bağlamda yaşlılığın insanın kendisini yaşlı hissetmesi ve kabul etmesi ile yakın alakası olduğu söylenebilir.

4.) Sosyal Yaşlanma: Ferdin, toplum içindeki hayatında, çalışma ve sosyal işlerinde gücünün ve yeteneğinin azalarak kaybolmasıdır. Bir toplumda ya da bir grup içinde sosyal yönden iyi bir uyum sağlayamama hâlidir. Yaşlı, artık yetenek ve becerilerini toplumda yerli yerinde kullanamamaktadır.

Kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse: Yaşlanmanın dört boyutu, şahsî farklılıkları ihtiva eden bir olgudur. Bu açıdan her insan, yaşlanma sürecinde bu dört boyutu, farklı bir biçimde yaşayacaktır. Ancak, yaşlılık sürecinde meydana gelen biyolojik, psikolojik ve sosyal değişikliklerin yavaş ya da hızlı gelişmesi, çeşitli faktörlere bağlıdır (Örn.: Heyecan, stres, yetersiz ve dengesiz beslenme, yaşama tarzı, spor, kronik hastalıklar, sürekli uykusuzluk, sürekli alkol kullanma, sigara içme, aktivitelerin fazlalığı veya azlığı, çok soğuk ya da sıcak iklimlerde yaşamak, meslek hayatı, gelir durumu, aile yapısı, kültürel yapı, yalnız ya da sosyal çevrede yaşamak).

 

Sosyal Gerontoloji, Yaşlıların Psikolojisini Nasıl Değerlendirmektedir?

Eskiye bağlılık ve yeniliklere açık olmamak, yaşlılığın belirtileridir. Bu durumda, yaşlıların genç nesillerle aralarındaki mesafe gittikçe artmaktadır. Yaşlılık psikolojisine giren yaşlılar, eski alışkanlıklarından da kolay kolay kurutulamazlar. Bulundukları muhiti ve evi değiştirmeye zorlandıklarında aşırı tepki gösterirler. Elbiselerini ve oda içindeki eşya ve mobilyalarını değiştirmek istemezler. Alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemeyecekleri için, yeniliklere uyum sağlamada zorlanırlar.

Diğer taraftan, insanlar yaşlandıkça, her şeyden endişelenmeye ve korkmaya başlarlar. Başkalarına karşı güvenceleri azalmaya başlar. Örneğin, gençleri beğenmemeye başlarlar. Gençlerde ahlâk ve terbiye kalmadığını, kendilerini saymadıklarını, bu gençlere bu ülkenin nasıl emanet edileceğini, hâlbuki kendilerinin ne kadar becerikli, çalışkan ve başarılı olduklarını iddia ederler.


FOTO: Hacı Necati Seyyar ile Dumanköylü Hacı Yakup bir mevlüt esnasında

Bununla birlikte, tenkit ettikleri çevreden önemsenmek, beğenilmek ve takdir edilmek, övülmek ve saygı görmek isterler. Psikolojik yönden yaşlılık dönemi, ya benlik (manevî) bütünlüğünün kazanıldığı ya da sosyal-ahlâkî-manevî çöküntünün yaşandığı bir dönemdir.

Geçmişinde üretken ve topluma faydalı olabilmiş, sosyal münasebetler kurabilmiş ve ideallerine ulaşabilmiş insan, benlik bütünlüğünü oluşturabilmektedir. Hayatını belli bir mana içinde yaşayamayan ve hayatında sosyal sorumluluklardan uzak kalmış insan ise, çaresizlik duygularına kapılabilmektedir. İşte bu çaresizlik duyguları ve yaklaşmakta olan ölüme karşı koyamama, yaşlılıkta sürekli bir depresyonun yaşanmasına sebep olabilir.

 

Sosyal Gerontoloji, Yaşlıların Sorunları Kapsamında Depresyon ve Psikozlarla İlgili Hangi Bilgilere Ulaşmıştır?

Yaşlı insanlar veya yaşlanan insanlar, yaşlanma sebebiyle yaşadıkları iktisadî, sosyal, psikolojik ve(ya) bedenî problemler yaşarlar. Bazı yaşlılar, özellikle emekliliğe ayrıldıklarında, yaşlılığa uyum sorunları (yalnızlık, işe yaramama hissi, saygınlığın yitirilmesi vb.) yaşayabileceği gibi, ileri yaşta olanlar da kendi başına barınma ve bakıma muhtaçlık açısından başkalarına bağımlı olma gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Yapılan araştırmalar, 65 yaş ve üstü yaşlı grubunda depresyon olgusunun % 30 - % 68 arasında olduğunu göstermektedir. Depresyon olgusunun bu kadar çok görülmesi, intihar vakalarını da artırmaktadır. Batılı ülkelerde intihar olaylarının yaşlanmaya paralel olarak artış gösterdiği belirtilmektedir.

Bazı yaşlı insanlarda aklî yeteneklerinin zayıflaması (Demans-Bunama), hafıza kusuru ve genel yönelim bozukluğu (Alzheimer) şeklinde ortaya çıkan birçok psikotik reaksiyon türü görülmektedir.

 

Özel Arama