Manevi Terapi

 

 

Genel Sağlık Açısından Maneviyat

 

Prof. Dr. Ali Seyyar

 

Maneviyatın Kişinin Sağlığı ve Saadeti Üzerindeki Etkileri

Tıbbın ve diğer bilim dallarının, dinden ve maneviyattan tamamen kopuk kalması, tıp ve diğer bilim dallarının gelişimini de olumsuz yönde etkilemiştir. Şimdiye kadar sağlık, hastalık ve mutluluk gibi temel konular, ağırlıklı olarak fizikî boyutuyla ele alınmıştır. Batı Dünyası, bu hatayı fark ettiği için, hemen her alanda alternatif arayışlara girmiştir. Dinî inançların ve bu doğrultudaki amellerin insanların hastalıklarıyla, sakatlıklarıyla ve ölümleriyle baş etmedeki rolü ve fonksiyonu artık bilimsel olarak da kabul edilir. Birçok araştırma, din ile sağlık, maneviyat ile mutluluk arasındaki pozitif korelâsyonunun varlığını teyit etmiştir.[1]

Dinlerin, insanların sağlığına önemli katkılarda bulunduğunu söyleyen tıp tarihçisi Henry Sigerist, Hıristiyan olması sebebiyle İseviliğin bu yöndeki hizmetlerini dile getirir ve şöyle der: “Toplumun hastalara karşı yaklaşımındaki devrimsel ve önemli değişim, İsevilik sayesinde gerçekleşmiştir. İsevilik, garibanlara, hastalara ve gönlü kırık olanlara yöneldi ve onlara selamet, yani yeniden ruhî ve fizikî iyileşme vaat etti…Böylece hasta insanların sosyal konumu, bir önceki dönemlere göre temelde değişti”. [2]

Evet, bütün semavî dinler, maddî ve manevî hastalıklarla ilgilenmiş ve insanlara tevhit inancı istikametinde selamete giden manevî yolları göstermişlerdir. İslâm Peygamberinin de sağlık ve saadet bağlamında birçok sözü ve uygulaması vardır. “Tıbb-ı Nebevî”[3] ismi altında toplanan bu sözler ve uygulamaların bir kısmı, kitabımızda da ilgili yerlerde yer alır. Kitap ve Sünnet eczanesinden şifalar sunan Tıbb-ı Nebevî eksenindeki reçeteler, birçok insanın maddî ve manevî hastalıklarına deva olmuştur ve olmaktadır.

Batı Dünyasında yapılan bilimsel çalışmalar, maneviyatın ve dindarlığın sağlık, hastalığı yenebilme, hayat kalitesi ve hastalıklarla yaşayabilme kabiliyeti üzerindeki pozitif etkileri tespit etmiştir. Mesela sürekli olarak kilise gibi din kurumlarına devam eden inançlı kişiler, stres ve depresyonla baş etmede ve değişik hastalıklardan kurtulmada daha başarılı oldukları belirlenmiştir. Diğer taraftan madde bağımlılığının önlenmesi ve bırakılmasında, kalp hastalıklarının ve yüksek tansiyonunun önlenmesinde, ağrıların giderilmesinde, engelleri düzeltmede ve mortalitede %25 azalma olduğu ispatlanmıştır.[4]

Değişik disiplinlere bağlı birçok bilim adamı, bir dine bağlı olmanın insan sağlığı üzerindeki önemini keşfetmiş ve maneviyatın, kişinin şahsiyeti, davranışları, ahlâkı, sosyal hayatı ve özellikle sağlık üzerine tesirini araştırmaya koyulmuştur. Biz, burada değişik bilim adamlarının maneviyat-sağlık eksenindeki araştırmalarını çok kısa olarak takdim edeceğiz. [5]

Maneviyat ve Somatik Hastalıklar

Kuzey Carolina Eyaleti, Duke Üniversitesi, Maneviyat (İlahiyat) ve Sağlık Merkezi başkanı Prof. Dr. Harold G. König, yıllardan beri inanç (iman), ibadet ve şifa arasındaki bağı araştırmaktadır. Prof. Dr. König ve ekibi, “Din ve Sağlık El Kitabı”nda 1.200 araştırmanın ortak sonuçlarını tahlil ederler ve şu sonuca varırlar: İstatistiksel olarak bedenî sağlık ile ferdî itikat (inanç) arasında müspet bir ilişki vardır. Bu, basit bir ifadeyle şu anlama gelir. “İnananlar, daha sağlıklıdır, daha çok mukavemet stratejilerine sahiptir, hayat memnuniyetini daha üst seviyelerde hisseder ve ortalama olarak daha uzun bir ömre sahiptirler”. [6]

Prof. Dr. König’in çalışmalarından elde edilen bilgilere göre, birçok insan özellikle strese karşı mücadelede dine ve manevî değerlere daha çok müracaat etmektedir. Hangi dine mensup olurlarsa olsunlar manevî yönden aktif olan, ibadetlerini ihmal etmeyen ve sürekli olarak dua eden insanların ortalama ömürleri daha yüksek, tansiyonları daha düşük, bağışıklık sistemleri daha güçlü, kalp ameliyatından sonra hayatta kalma şansları daha yüksek ve depresyona karşı daha dayanıklıdır.

Başkaları için dua etmenin etkileri ile ilgili olarak henüz bilimsel bir sonuca varılamamıştır. Prof. Dr. König, henüz bilimsel yönden ispatlanmamış dahî olsa, başkaları için dua etmenin faydası olmadığı anlamına gelmeyeceğini ifade etmektedir. Sadece mevcut vasıtalarla ve yöntemlerle duanın haricî etkileri hakkında bilimsel yönden tespit edilebilirliği zor görünmektedir. Sonuç itibariyle Dr. König, şöyle bir tespitte bulunmaktadır: "Araştırmalar, inançla fizikî iyilik hâli arasındaki bağlantıyı ortaya koymasına rağmen, maneviyatın (inancın) psikolojik (manevî) ve zihnî sağlığa faydalarını gösteren deliller daha kuvvetlidir."[7]

Prof. Dr. Harold G. König, manevî hayat ve sağlık ekseninde yaptığı çalışmasında aşağıdaki sonuçlara ulaşmıştır. Çalışmalar, İsevî ve Musevî dinine mensup denekler üzerinden yapıldığını hatırlatmakta fayda vardır. Söz konusu maneviyat, burada Yaratan’a bağlılık ve ibadet anlamında ele alındığı için, benzer olumlu sonuçlar, İslâm dinini samimiyetle yaşayan Müslümanlar için de geçerli olacağı açıktır.[8]

a) Düzenli olarak kiliseye devam eden, kendi başına ibadet eden ve İncil okuyanlarda (diyastolik) hipertansiyon görülme ihtimali, bu dinî aktivitelere nadiren katılanlara göre % 40 daha azdır.

b) Dinî hizmetlere düzenli olarak katılanların bağışıklık sistemleri daha kuvvetlidir. Kilise veya havraya hiç gitmeyen veya nadiren gidenlerde, muhtemelen bağışıklık sisteminin zayıflamış veya aşırı aktif olduğunu gösterir şekilde, interleukin 6 seviyeleri daha yüksek olmaya meyillidir.

c) Kiliseye düzenli olarak devam edenler, hiç gitmeyen veya nadiren gidenlere göre hastaneye daha az yatar, hastanede yattıklarında ise daha çabuk taburcu olurlar.

d) Bir kişinin dinî inancı ne kadar kuvvetli ise, hastaneye yattığında ve yattıktan sonra depresyona girme riski o kadar düşüktür.

e) Dindar insanlar, daha sağlıklı yaşarlar. Kiliseye en azından haftada bir defa gidenlerde alkol alışkanlığı ve sigara kullanımı, nadiren gidenlere göre üçte iki oranında daha azdır.

f) Dindar Hıristiyan gençlerde uyuşturucu ve alkol alışkanlığı, erken cinsel suçlar, intihar düşüncesi ve teşebbüsü, inançlı olmayan gençlere göre daha azdır.

Maneviyat ve Psikolojik Rahatsızlıklar-Hastalıklar

2.616 ikize, maneviyata bağlılık ile psikolojik rahatsızlıklar bağlamında sorular sorulmuştur. Dindarlıkla ilgili olarak yedi unsur tespit edilmiştir (genel ve sosyal dindarlık; “Tanrı Baba”; “Hâkim Tanrı”; Mağfiret; Şükür; Uzlaşma-Barışma). Elde edilen sonuç şudur: Belirli dinî duygu ve inançlara sahip olanlar, korku (anksiyete), panik bozuklukları ve madde bağımlılığı gibi psikolojik risklere maruz kalma ihtimali daha zayıftır.[9]

147 araştırmadan ve yaklaşık 100 bin (n= 98.975) kişiden oluşan bir Meta-Analizinde dindarlık ile depresyon arasındaki ilişki incelenmiştir. Varılan sonuç şudur: Dindarlığın belirginleşmesi ile depressif semptomlar da azalmaktadır. Bu sonuç, yaş, cinsiyet ve etnik mensubiyete göre değişmemektedir.[10]

İsviçre, St. Gallen Kanton Hastanesi, Psiko-Onkoloji müdiresi, müzik ve psiko-terapoyt Monika Renz, kanser veya buna benzer ağır hastalıklara yakalanan dindar hastaları üzerinde bir araştırma yapmıştır. Buna göre maneviyatlarına önem veren ve ibadetlere katılan hastalarının yarısından fazlasında bedenî sancıların azaldığı, hastalıklarıyla daha barışık oldukları görülmüştür. Monika Renz, bu ilginç sonuçlarını “Sınır Tecrübesi Tanrı: Sancı ve Hastalıkta Manevî Tecrübeler” isimli kitabında belgelemiştir. [11]

Maneviyat ve Hayatı Pozitif Etkileyen Unsurlar

29 birbirinden bağımsız ve 126 bin denekten oluşan “dinî aktivitelere katılımın ortalama ömürle bağlantısını” konu edinen bir araştırmanın Meta-Analizinden elde edilen sonuç şu şekildedir: Dinî faaliyetlere iştirak, ortalama ömrü uzatan bir etkisi vardır. [12]

İman, maneviyat ve sağlık arasındaki etkileşimi araştıran Walach ve ekibi, uygulamadaki maneviyatın önemini ve ortala ömre katkısını başka bir cepheden gösteririler. Manevî yönden uygulamaya dönük tutum ve davranışların bulunmaması (salih amellerin işlenmemesi), psikolojiyi etkileyen semptomlar açısından bir risk faktörü oluşturur. Bu tespiti, tersinden okuyacak olursak, şu sonuca varabiliriz: Manevî tecrübeler, psikolojik yüklerin ortadan kaldırılmasını kamçılayan bir etkisi vardır. Manevî tecrübelerin edinilebilmesine yönelik daimî icraatlar, bütüncül sağlık açısından bedensel hareketler kadar gereklidir. Gerçek sağlık, maddî (bedensel) ve manevî (dinsel) icraatların birlikte yapılması ile sağlanabilir.[13] İbadetlerine önem veren kişi, manevî sağlığı daha yerinde olacağı için, psikolojik rahatsızlıklara karşı kendini daha iyi korunabilmekte, sağlıklı ve uzun bir ömür yaşama şansına daha çok sahip olmaktadır.

Diğer yandan ayna alanda araştırmalar yapan sosyal epidemiyolog Dr. Jeff Levin, maneviyat (inanç) ve sağlık arasında bir bağlantı olup olmadığını anlamak için, iki yıllık bir çalışmanın sonucunda maneviyat ve sağlık arasında % 80–90 oranında pozitif bir münasebet olduğunu ortaya koymuştur. Levin'in çalışmalarında ise farklı yaş, farklı etnik yapı ve farklı inançları temsil eden kişiler yer almaktadır.

Bu çalışmalarda farklı araştırma metotları kullanılmış; bazen örnekleme yapılmış, bazen kişiler uzun süre incelenmiş, bazen psikiyatrik çalışmalardan istifade edilmiş, bazen de akciğer hastalığı veya kanser gibi hastalıklar ele alınmıştır. Dr. Jeff Levin, “Allah, İnanç ve Sağlık” (God, Faith and Health) isimli kitabında inanç ve sağlık üzerine yapılmış 200'den fazla çalışmayı incelemiş ve şu tespitlere ulaşmıştır:[14]

a) Genellikle dindar insanların hayat tarzları daha sağlıklıdır.

b) Camiye, kiliseye veya havraya devam eden kişiler, toplum içinde daha sosyaldirler. Başka insanlarla birlikte olmak, kişiye manevî güç kazandırır. Toplumla beraber sosyal dayanışma içinde yaşamak, sağlık için her zaman iyidir.

c) İbadetler ve toplu dualar, pozitif hisleri ve düşünceyi aktif hâle getirmektedir. Pozitif hisler ise, müspet psikolojik değişikliklere ve olumlu sıhhî gelişmelere yardımcı olmaktadır.

d) İyimserlik ve ümit, hastalıklar üzerinde iyileştirici tesirler yapmaktadır.

 

Özel Arama

SONNOTLAR

[1] Koenig, Harold G; Michael E. McCullough and David Larson; Handbook of Religion and Health; Oxford: Oxford University Press, 2001.

[2] Sigerist, Henry E.; Civilization and Disease; Chicago: University of Chicago Pres; 1943; ss. 69–70.

[3] Tıbb-ı Nebevî deyimi, tıp ile ilgili Kuran ayetleri ile yine sağlık ile ilgili Peygamber hadislerini içine alan bir terimdir. Tıbb-i Nebevinin ağırlıklı noktasını koruyucu hekimlikle ilgili hadisler teşkil eder. Tıbb-ı Nebevide tedavi ç şekilde yapılır: a) Tabiî ilaçlarla yapılan tedavi; b) İlahî devalarla (manevî telkinlerle) yapılan tedavi; c) Tem tabiî ilaç ve hem ilahî devalarla yapılan tedavi. Tıbb-ı Nebevî konusunda şimdiye kadar ellinin üzerinde kitap yazılmıştır. Bkz. Karabulut, Ali Rıza; Tıbb-ı Nebevî Ansiklopedisi; 4. Baskı; Mektebe Yayınları; Kayseri; 1993; ss. 12-13.

[4] Başbakkal Zümrüt; Spiritüalite ve Hemşirelik, 3. Uluslar arası -10. Ulusal Hemşirelik Kongresi; İzmir; 07-10 Eylül 2005.

[5] Batı Dünyasında maneviyatı değişik yönleriyle inceleyen birçok araştırma merkezi bulunmaktadır. Sadece ABD’de üniversitelere bağlı 70 merkez, maneviyatı ve sağlık, kişisel gelişim ve sosyal hayat üzerindeki etkilerini araştırmaktadır.

[6] Koenig, H; M McCullough; D Larson; Handbook of Religion and Health; New York; 2001.

[7] Son Peygamber, henüz bilimsel yöntemlerle teyit edilmiş olmasa dahî başkalarına yapılan duanın kabul olunacağına dair birçok hadisi vardır. Mesela bir hadislerinde şöyle buyurur Allah’ın son Resulü: “Bir Müslümanın yanında yokken din kardeşi için yapmış olduğu dua, kabul olunur. Bu iş için görevli bir melek bulunur. Din kardeşi için hayırla dua ettiğinde melek, ‘Âmin. Kardeşin için istediğinin bir misli de sana verilsin’ der”. Başka bir hadis ise şu şekildedir: “Babanın çocuğuna duası, Peygamberin ümmetine olan duası gibidir”. Bkz. Câmiü-s-Sağir; C. 3; Yeni Asya Neşriyatı; İstanbul; 2002; No: 2167 ve No: 2169.

[8] Koenig, Harold G; Michael E. McCullough and David Larson; Handbook of Religion and Health; Oxford: Oxford University Press, 2001.

[9] Kendler, KS et al.; Dimensions of religiosity and their relationship to lifetime psychiatric and substance use disorders; American Journal of Psychiatry; 1 60; No.3; 2003; ss. 496-503.

[10]  Smith, TB; ME McCullough, J Poll: Religiousness und Depression, Psychological Bulletin 129; No.4; 2003; ss. 614–636.

[11]  Renz Monika; Grenzerfahrung Gott. Spirituelle Erfahrungen in Leid und Krankheit; Herder Spektrum 2003.

[12]  McCullough, M.; Hoyt, WT; Larson, DB; Koenig, HG; Thoresen, C.; Religious involvement and mortality: A meta-analytic review; Health Psychology 19; 2000; ss. 211–222.

[13] Walach H: Spiritualität als Ressource. Chancen und Probleme eines neuen Forschungsfeldes. EZW-Texte 181; 2005; s. 17.

[14] Levin, Jeff; God, Faith and Health; Exploring the Spirituality-Healing Connection; Published By: John Wiley & Sons, Inc.; 2002.