Geriatri

 

 

GERİATRİ

[Geriatrics // Geriatrie; Altersheilkunde]

 

Tanım

Geras”, (“ihtiyarlık yaşı”) ve “iatros” (“fizikçi”) kelimelerinden türeyen geriatri terimi, yaşlılıkla ilgili olabilecek bütün psiko-sosyal konuları ve hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.

Yaşlılık hâlinde ortaya çıkan hastalıkların mahiyeti ile ilgilenen, yaşlılıktan doğan hastalıkların koruyucu, tedavi edici, rehabilite edici, tıbbî, sosyal ve manevî bakım ile ilgilenen tıp biliminin bir dalıdır.

 

Yaşlılığa Bağlı ve Bakım İhtiyacını Doğurabilen Bazı Hastalıklar

Bakıma muhtaçlığa yol açan birçok sosyal risk mevcuttur. Bunların başında iş kazaları, sakatlığa sebebiyet veren ev, trafik ve spor kazaları, doğuştan gelen veya daha sonraki yıllarda meydana gelen özürlülük türleri, akıl ve ruh sağlığının değişik sebeplerden dolayı kaybedilmesi, ileri yaşlılık ve ileri derecede bazı ciddî ve kalıcı hastalıklar yer almaktadır. Özellikle yaşlılığa bağlı hastalıklar, birçok kişiyi, bakıma muhtaç hâle getirebilmektedir. Bunlardan en önemlilerinden bazılarını, muhtemel yansımalarını ve bakıcılara düşen görevleri de dikkate alarak, daha yakından tanıyalım.

Osteoporoz

Lokal veya yayılma eğilimi göstermek suretiyle ortaya çıkan ve kemik erimesi diye tanımlanan osteoporoz, genellikle yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kadınlarda bilhassa menopoz sürecinden sonra görülen östrojen seviyesindeki düşmeden dolayı da kemiğin yapısındaki bir maddede bir azalma meydana gelmektedir. Kemik erimesi, kemik iskeletinin fonksiyonel yapısını menfi yönden etkileyerek ani kemik kırılmalarına da sebebiyet verebilmektedir. Osteoporoz bazen insanın boyunu kısaltabilmekte, sırtını kamburlaştırabilmekte, bel-sırt ağrılarına ve felçlere sebep olabilmektedir. Mineral ihtiva eden vitaminler (Natriumfluridli maddeler ) kemik erimesinin hızını azaltabilmektedir. Menopoz sonrası derhal östrojen replasmanına başlanmalıdır.

Kanser

Almanya’da ölüme neden olan hastalıkların % 25’ini kanser teşkil etmektedir. Nüfusun ortalama ömrü uzadıkça kanserden muzdarip insanların sayısında da belirgin bir artış izlenmektedir. Halen kanserin çıkış sebebi ile başarılı tedavi yöntemleri hususundaki sorulara tatmin edici bir cevap bulunamamıştır. Tıp biliminin kanser hastalıklarına yönelik cerrahî yöntemlerin yanında kemoterapi ve ışın tedavisi uygulamaktadır. Öbür taraftan kanserin erken teşhisinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Böylece erken tedavi imkânlarına başlamak sûretiyle daha başarılı tedaviler gerçekleşebilmektedir. Kanser hastaları kilo kaybına uğradıkları için, gittikçe kuvvetten düşmekte ve bakıma muhtaç hâle gelmektedir. Hasta, tıbbî ve terapoytik yöntemlerin etkisiz olması durumunda genelde ölümüne kadar acı ve ıstıraplı günler geçirmektedir. Kanserli hasta bakımında kanamalar, enfeksiyonlar ve beslenme bozukluğuna bağlı komplikasyonlarla mücadele kadar hastanın geriye kalan ömrünün “kaliteli” bir şekilde geçirmesini sağlamak da o kadar önemlidir. İlgi ve sevgi, hastanın son hakkıdır ve esirgenmemelidir.

Multipil Skleroz (MS)

MS, beyine, omuriliğe ve onlardan çıkan sinirlere etki eden bir sinir hastalığıdır. Belirtileri o denli değişiktir ki; hakkında bir şeyler okuyup da ilgilenmedikçe zor anlaşılmaktadır. MS merkezi sinir sistemindeki sinir liflerini örten ve böylece izolasyon görevini üstlenen zarın iltihaplanması yoluyla ortaya çıkan garip bir hastalıktır. Merkezî sinir sisteminin farklı bölgelerinde henüz bilinmeyen sebeplerden dolayı ortaya çıkan tahripler birçok (multiple) yara izleri (skleroz) bırakmaktadır. Buna binaen adale koordinasyonu, hareket kabiliyeti ile konuşma ve görme becerisi bozulmakta, kol ve bacakta uyuşukluk, zayıflık ve felç meydana gelebilmektedir. İlk belirtiler, çoğunlukla 20 ile 40 yaşları arasında değişik boyut ve kombinezonlarla kendini göstermektedir. MS’yi ilk günlerde teşhis edebilmekle tedavide büyük başarı elde edilebilmektedir. Çoğunlukla başlangıcı yavaş yavaş olmakta, sinirsel belirtiler göstererek ilerlemekte, bazen de birdenbire ortaya çıkmaktadır. Doktorları hâlâ şaşkına çeviren bu karmaşık hastalığın en beklenmedik yönlerinden biri de, hastanın sebepsiz olarak ve birdenbire iyi görünmesi durumudur. Zaman zaman böyle iyileşme dönemlerinin ardından yine hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır. Günümüzde, tıbbî müdahaleler henüz uygulanamamakla beraber, hastalığın gösterdiği belirtiler, bedensel ve psikolojik destek tedavileri ile kısmen ortadan kaybolmaktadır. Koruyucu tıbbî bakım hizmetleri kapsamında aktif ve pasif masajlar, yoğun jimnastik ve fizik tedavisi yanında hidroterapi (sıcak su tedavisi ) sonucunda hastalığın ilerlemesi önlenebilmektedir.

Kontraktur (Kasılma)

Adalelerin büzüşmesi şeklinde ortaya çıkan kasılma hastalığı, insanı hareketsiz hâle getirebilmektedir. Bu durumda eklemler, genellikle aslî fonksiyonlarını yerine getirememektedir. Hareket kabiliyetinin sınırlanmasıyla bakıma muhtaçların birçoğu yatağa bağımlı duruma düşmektedirler. Bu durumda olanlara, sınırlı imkânlar içinde dahî olsa, belirli jimnastik hareketleri sağlanmalı ve hasta, yatağa iyi bir şekilde yerleştirilmeli ve sık sık pozisyonu değiştirilmelidir ki, fizikî hareketsizlikten dolayı cildine yaralanmalar ortaya çıkmasın. İlk zamanlarda baston yardımına ihtiyaç duyacak kadar yürümeyi zorlaştıran, daha sonraki safhalarda ise sakatlığa kadar götürebilecek ve benzer belirtilere sahip olan diğer bir hastalık ise kas erimesidir. Domuzda bulunan trişin denilen parazitin, insanların adalesine yerleşmesi hâlinde, ortaya çıkan bu hastalık, kişiyi, tedavisi mümkün olmayan ebedî bir felçliliğe mahkûm etmektedir.

İnkontinans

Mesanedeki sinir yapısındaki bozulma, felç, multiple skleroz, mesanenin iltihaplanması veya yara alması, yaşlanma gibi sebeplerden dolayı gayri-ihtiyari olarak hem küçük, hem de büyük tuvaleti tutamama durumu ortaya çıkabilmektedir. Büyük tuvaleti tutamama, anüs büzücü kasının nörolojik bozulması sonucunda meydana gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda hastanın düzenli temizlenmesi önem kazanmaktadır. Amatör ev bakıcıları, uğraş gerektiren bu zor işin tekniklerini, bakım kurslarından öğrenmelidirler. Hastanın, tuvalet ihtiyacını giderebilmesi için, belirli aralıklarla tuvalete veya tuvaletliğine götürülmesiyle başarı elde etme ihtimali bulunduğundan temizleme meşakkati azalmaktadır. İdrar tutamama durumlarında ise çocuk bezleri kullanılabilmektedir.. Yalnız bu bezlerin cilt iltihaplanmalarına karşı sık sık değiştirilmesi gerekmektedir. Sonda (Transurethral) ile idrar tutamamaya karşı ayrıca tedbir alınabilmektedir. Yalnız, bu sondanın en geç 15 günde bir değiştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde sondalı hastalarda idrar yolları enfeksiyonu riski artmaktadır.

Dekubitus Ülserleri

Yatalak hastalarda görülen bu korkunç komplikasyon, vücudun ağırlıklı olarak belli bir tarafa yoğunlaşması, kan dolaşımının aksaması ve belli bir bölgedeki cildin kan ile yeterince beslenmemesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. İlk önce kızaran, daha sonra mavi bir renk alan o bölgenin dokusu hayatî fonksiyonunu yitirdiğinde (nekroz) tamamen siyahlaşmaktadır. Ölü doku, beden tarafından kabul edilmediği için, başka bir ifade ile dışarıya atıldığı için, geride bir yara kalmaktadır. Çok zor iyileşen nekroz bölgesi, özellikle bakterilerle iltihaplanması durumunda yara gittikçe sıvılaşmakta ve nihayetinde kokmaya başlamaktadır. Özellikle kötü beslenme, kan dolaşımında dengesizlik veya şeker hastalığı olduğunda dekubitus ülseri olma ihtimali artabilmektedir. Bu hastalığa yakalanan insanlara hareket yapma olanağını sağlayan alıştırmalar yaptırılmalıdır. Bakıcı, hastanın yatak pozisyonunu günde birkaç kere belirli periyotlarla değiştirilmeli. Cilt devamlı temiz ve kuru tutulmalı, çünkü aşırı terleme veya idrar tutamama cildi bozabilmektedir. Kan dolaşımının sağlanabilmesi için, % 50 içerikli alkol veya ispirtolu ovma ilacı ile vücudun teni ovalanarak temizlenmelidir. Vücudun nemli yerlerine pudra veya kızarmış bölgelerine de “çinko kremi” sürülmelidir. Özel olarak bu gibi hastalar için geliştirilen “havalı yatak”, bakım güvence kapsamına alınmalı ve yoksul hastalara ücretsiz olarak temin edilmelidir.

Arteryoskleroz

Damar daralması hatta damarların kapanmasına kadar yol açan arterlerdeki değişmelere arteryoskleroz denilmektedir. Damar sertleşmesine yol açan faktörler şunlardır: şeker hastalığı, kan yağının fazla olması, fazla kilo, yüksek tansiyon ve sigara. Bu risk faktörleri, ilaçlarla azaltılabileceği gibi, alışagelmiş yaşama tarzının değiştirilmesi ile felç, kalp enfarktüsü ve bacaklardaki kan dolaşımı bozukluğu gibi bir çok hastalıklar önlenebilmektedir.

Felç

Stroke diye de anılan ve aniden baş gösteren bu hastalık, beyne giden kanda bir aksama oluşmasından dolayı meydana gelmektedir. Beyin damarlarındaki arteryoskleroz (arter kireçlenmesi ) nedenli tıkanma ve beyin arterlerinde bir ambolinin (kan pıhtısının) ortaya çıkması, genelde felce yol açan sebeplerdendir. Gelişmiş ülkelerde belli başlı ölüm sebepleri arasında üçüncü sırayı alan felçten sağ kalanların oranı % 75’dir. Yalnız bunların takriben % 50’sinde çeşitli arızalar meydana gelmektedir. İnsan yaşlandıkça felç geçirme ihtimali de yükselmektedir. Yapılan istatistiklere göre, 65 yaşından büyük olan nüfusun % 5 ile % 6’sı felç geçirmektedir. Felcin şiddetine göre muhtelif hastalıklar ortaya çıkmaktadır: Bilinç kaybı, aniden kısmî-tam felç veya yüzde, kolda ve(ya) bacakta uyuşukluk, görme, konuşma bozukluğu veya kaybı, idrar tutamama. Hastada, tıbbî müdahaleler yapıldıktan hemen sonra eski becerilerin yeniden kazanılması için, tıbbî rehabilitasyon kapsamında fizik tedavisine ve bedensel alıştırmalara geçilmelidir.

Parkinson Hastalığı

Normal olarak orta veya ileri yaşta başlayan ve çok yavaş gelişen ve “titrek felç” diye de tarif edilen bu sinir hastalığı, Janues Parkinson adlı bir İngiliz tarafından 1917’de belirlenmiştir. Hastalığın çıkış sebepleri tam bilinmemekle beraber, arteryoskleroz (damar setleşmesi) gibi faktörlerin etkisiyle dolaşım sistemindeki bozulmalardan kaynaklandığı tahmin edilmektedir.  Bakımı gerektirecek belirtileri şunlardır:

  • Titreme

  • Dengeyi sağlamakta zorluk

  • Kol ve bacaklarda sertlik ve tutulma

  • Ayakları sürüyerek yürüme

  • Hareketlerin ve düşüncenin yavaşlaması

Yatağa mahkûm edebilecek şiddete kadar götürebilen bu hastalığın en ilerlemiş yönü ise, hastanın hareket edebilme kabiliyetinin tümünü kaybetmesidir (Akinese). Erken safhada ilaç tedavisinin yanında günlük fizikî jimnastik programları ile yürüme ve hareketteki dengesizlikleri düzelterek fizikî bağımsızlığın uzatılması mümkündür.

Alsheimer Hastalığı

Alois Alzheimer tarafından ilk olarak 1906 yılında tarif edilmiş olan bu hastalığın bazı belirtileri şunlardır:

  • Hatırlama ve konsantrasyon bozukluğu (zihnî dalgınlık)

  • Yeni bilgileri öğrenememek

  • Cisimleri yanlış yere koyup kaybetmek

  • Artan sinirlilik, huzursuzluk ve yerinde duramama

  • Kişilik ve sosyal yönden bozulma

Sebebi henüz bilinmeyen ve ekseri 50 ile 70 yaş grubunda ortaya çıkan bu hastalık, ilerleyen safhalarda kişiyi alışageldiği çevresiyle anlaşamaz hâle getirmektedir. Hasta, kendini ve beden temizliğini ihmal etmeye başlar. Aklî dengesizlik içinde yaşayan bu gibi hastalar, bazen anî panik reaksiyonu göstermek sûretiyle hayatını tehlikeye sokabilmektedir. Bakımı üstlenen aile fertleri için büyük sabır gerektiren ve tedavisi mümkün olmayan bu hastalığın, yaşlanmanın ve genetik faktörlerin tesiri ile ortaya çıktığına inanılmaktadır.

Demans

Beynin başta hafıza fonksiyonları olmak üzere diğer yetilerinin bozulmasıyla ortaya çıkan bir beyin hastalığıdır. Bu hastalık, 65 yaş üzerindeki her 20 kişide bir görülmektedir. 65 yaş üzerindeki Avrupalıların yüzde 6.4’ü demans hastasıdır. Dünyada 18 milyon demans hastasına her yıl ortalama olarak 600 bin yeni hasta katılmaktadır. Zihnî ve sosyal kabiliyette, günlük hayattaki davranışlara tesir edecek derecede bir düşüşle Alsheimer hastalığındaki benzer belirtilerin toplamı şeklinde bir sendrom olarak tarif edilen bu hastalığın ortaya çıkmasında yüzün üzerinde sebep bulunmaktadır. Çıkış sebeplerinden bazıları şunlardır:

  • Alzheimer

  • Alkolün zararlı etkileri

  • Damar kireçlenmesi

  • Yaşlılık hâlinde beyin dokularının fonksiyon kaybı (“Senil”, yani yaşlılığa bağlı demans)

  • Kendisine isabet eden nüzul (felç) veya nörolojik (sinirsel) bir hastalığın tesiri

Bunama hâlinde olan bu hastaların ilgi alanları gittikçe daralmaya başlar, aile fertlerine yönelik hislerde olumsuz bir değişme görülebilir, bazen de sebepsiz yere farklı anormal duygusal davranışlar ve ifadeler görülebilir (Meselâ: Ağlama, çılgınca veya agressif bağırma). Bu gibi hastalar, ilerleyen safhalarda kendi işlerini bağımsız olarak yapamaz hâle gelmektedir (yeme-içme; soyunmada mutlak olarak yardıma ihtiyaç duyarlar). Hekimler, genelde demansın erken evrelerini tespit etmekte veya teşhis koymakta bazı güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Çoğu zaman hastalığın erken bulgularıyla normal yaşlanma belirtilerinin ayırt edilmesinde güçlükler yaşanmaktadır. İleri derecede demans olan hastalara bakmak çok külfetli bir iştir. Özellikle aile bireylerinden oluşan amatör bakıcılar, yoğun ve zahmetli bakım hizmetlerinden dolayı genelde çok yıpranırlar, strese girebilirler, iç sıkıntılar yaşayabilirler, serbest zamanlarından fedakârlık yaparlar ve tatil gibi imkânlardan tamamen mahrum olurlar. Alsheimer ve demansa karşı koruyucu tedbir alabilmek için, beynin sürekli olarak aktif bir biçimde işlemesi gerekmektedir. Düşünmek ve tefekkür etmek, beyni hep canlı tutmaktadır. Yaşlı insanlar, günlük durağan ve üretken olmayan işlerden ve pasif hayat tarzından kaçınmalı.

Romatoid Artrit

Eklem romatizması diye anılan bu hastalık oto-imunolijik gelişmelerin neticesinde ortaya çıkmaktadır. Burada imun (bağışıklık) sistemi, bedene ait yapıya karşı kendi kendine tahribe geçmektedir. İlerleyen safhalarda bu süreç, eklemlerdeki kıkırdağın tahribatı ile çevredeki kemik ve adalelerin iltihaplanmasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı eklemlerin tutukluk yapması ile pozisyonların değişmesi ve bununla ilişkisi olan adalelerde de az gelişmişlik emâreleri kendisini göstermektedir. Bu hastalık, bazı iç organları da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Tıbben, iltihaplanmayı önleyen ilaçlar ve “Cortison” ile tedavi edilebilmektedir. Eş zamanlı olarak fizikî tedavi de şarttır. Hastalara uygulanan jimnastik, masaj, hamam ve şifalı kaynak suları ile yapılan destekleyici tedaviler ile sancıların dindirilmesi ve bağımsızlığın korunması gerçekleşebilmektedir. Hastalığın son safhalarında rekonstrüktif eklem cerrahisi işlemleri de uygulanabilmektedir.

 

Kaynak:

Seyyar, Ali; TEORİK VE PRATİK BOYUTUYLA SOSYAL BAKIM; T.C. Başbakanlık, SHÇEK-Yayınları.; Ankara; Aralık-2004 (228 sayfa). [II. genişletilmiş Baskı: Şefkatli Eller Yayınları; 2007; 380 sayfa].

 

 

Özel Arama